Avustralya’nın Sidney kentinde düzenlenen Uluslararası Uzay Kongresi’nde sahneye çıkan NASA Başkanı Sean Duffy, insanlığın uzaydaki geleceğini değiştirecek bir açıklama yaptı. Duffy, ABD’nin önümüzdeki 10 yıllık stratejisi kapsamında Ay’da nükleer enerjiyle çalışan bir köy inşa edileceğini duyurdu.
Duffy, ABD, Çin, Japonya, Hindistan, Avrupa ve Kanada uzay ajanslarının yöneticilerinin katıldığı oturumda konuştu. Rusya’nın bu listede yer almaması dikkat çekerken, NASA Başkanı “Uzaya barış için geliyoruz. Toprak almak gibi bir işimiz yok” ifadeleriyle mesajını verdi.
Ay’da Yaşam İçin İlk Adım
NASA’nın üzerinde çalıştığı proje, yalnızca geçici bir üs değil, sürdürülebilir bir yaşam alanı sunmayı hedefliyor. Ay yüzeyinde uzun süre kalabilmek için güneş enerjisinin yetersiz kaldığı bölgelerde nükleer reaktörlerle enerji sağlanacak. Böylece barınma, gıda üretimi ve su geri dönüşümü gibi temel ihtiyaçların karşılanabileceği bir köy modeli hayata geçirilecek.
Duffy, “Bu köy yalnızca Ay’da kalıcı bir yaşam için değil, aynı zamanda Mars’a insan göndermenin de ön basamağı olacak” dedi.
Başvuru Hayali Gerçek Olur mu?
Her ne kadar resmi bir “başvuru süreci” açıklanmasa da, NASA’nın bu duyurusu dünyada pek çok kişide “Ay’a taşınma” hayallerini tetikledi. Özellikle uzay turizmi yatırımlarının hızla arttığı bir dönemde, özel şirketlerin de bu projeye dahil olmasıyla gelecekte Ay’a göç eden ilk sivillerin kim olacağı merak konusu.
Avrupa Uzay Ajansı (ESA) Direktörü Josef Ashbacher, “Gezegenin iyiliği için çalışıyoruz” sözleriyle Dünya merkezli çalışmalara dikkat çekse de, gözler NASA’nın açacağı bu yeni sayfada. Hindistan’dan Japonya’ya, Kanada’dan Çin’e kadar uzay ajansları kendi projelerini anlatırken, Ay’da kurulacak köy kongrenin en çok konuşulan başlığı oldu.
İnsanlığın Yeni Adresi mi?
NASA’nın planı başarıya ulaşırsa, 2035 yılına gelindiğinde Ay’da insanların günlük yaşamını sürdürebileceği küçük bir yerleşim birimi olacak. Şimdilik “nükleer köy” olarak anılan bu proje, Dünya’da yaşanan çevresel ve iklim krizleri nedeniyle “İnsanlığın yedek planı” olarak görülüyor.